2018 yılında yapılan seçimlerle birlikte Türkiye, resmen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yönetimine geçerken, bu değişiklik en büyük etkisini döviz kurları üzerinde hissettirmişti.
Seçimlerin ardından başlayan Türk lirasındaki hızlı değer kaybı, 2021 yılının son çeyreğinde kur krizine neden olurken, Türkiye’de gün aşırı yaşanan döviz şoklarının önüne geçebilmek amacıyla dönemin ekonomi yönetimi, son çare olarak Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasını hayata geçirmişti.
14-28 Mayıs tarihli seçimler öncesinde dolar/TL paritesini baskılamaya çalışan Şahap Kavcıoğlu başkanlığındaki TCMB, her türlü döviz talebi yaratabilecek uygulamaya kısıtlamalar getirmiş ve KKM’deki balonu daha da yukarı çekerek, uygulamanın tarihi zirvelerini görmesine neden olmuştu.
Seçim sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi politikalarında köklü bir değişikliğe gidilmesine razı olmuş ve ekonominin başına Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek getirilmişti.
KKM’YE YENİ YASAKLAR YOLDA
Yeni ekonomi yönetimi, ilk iş olarak Hazine’ye ağır bir yük getiren KKM uygulamasını tasfiye planını başlatırken, 139 milyar dolara kadar çıkan uygulama, 29 hafta boyunca yaşanan kesintisiz düşüşler ile 76 milyar dolara kadar geriledi.
Her ne kadar bu düşüş, uygulamanın 2024 yılı itibarıyla tamamen sonlanacağına dair umut verici olsa da, KKM’de yaşanan çıkışların son haftalarda durma noktasına gelmesi, ekonomi yönetiminde büyük bir tedirginlik yaratmış durumda.
Haftalık çıkışların, yalnızca bir ay önce yüzde 3.1 ile rekor seviyeye ulaştığı uygulamada son hafta itibarıyla yaşanan erime yüzde 0.3’te sınırlı kaldı. Bu düşüş hızıyla, KKM havuzundaki paranın tasfiyesinin yıllarca süreceği ortaya çıkarken, uygulamadan çıkışların hızlanabilmesi amacıyla TCMB’nin yeni kısıtlama ve teşvik adımları atacağı öğrenildi.
KKM’DEN ÇIKAN PARA DOLARA GİDERSE NE OLUR?
Halihazırda 76 milyar dolara denk düşen KKM mevduatının, uygulamadan çıkaran yeniden döviz tevdiat hesaplarına yönelmesi halinde Türkiye, geçmişte eşi benzeri görülmemiş bir kur krizi ile karşı karşıya kalabilir.
Bu tehlikenin farkında olan ekonomi yönetimi, bugüne kadar tepeden inme bir yasaklama sistemi yerine, kısıtlayıcı adımları aşama aşama uygularken, bir yandan zorunlu karşılık oranları ile bankaların KKM iştahının önü kesilmiş, bir yandan da TL mevduat faizlerine verilen doping ile KKM’den çıkacak müşterilerin TL’ye yönlendirilmesi sağlanmıştı.
Ancak ocak ve şubat ayında gelen enflasyon verilerinin beklentilerin oldukça üzerinde olması, yılın henüz ilk çeyreği bile tamamlanmadan OVP hedeflerinin yakalanamayacağını gözler önüne serdi.
Bu doğrultuda varlık sahipleri, bankaların sunduğu TL mevduat faizlerinin enflasyon altında kalabileceği ya da enflasyonun üzerinde bile olsa getiri açısından sınırlı bulunacağını düşünerek, yeniden döviz tarafına hareket etmeye başladı. Bu durum nedeniyle TCMB, bankalara yolladığı örtülü talimat ile mevduat faizlerinin daha yukarı çıkarılmasını talep ederken, birçok özel banka bileşik faizlerde yüzde 55’lik faiz oranlarını yakalayarak son yılların rekorunun kırılmasına neden oldu.
Yarın yapılacak PPK öncesi, dünyaca ünlü bankalar TCMB’den yeni bir faiz artırımı beklerken, toplantının seçim öncesine gelecek olması nedeniyle ekonomistler tarafından faizlerin sabit bırakılacağı yönünde bir kanaat oluştu. TCMB, yarın yapılacak PPK’da faizleri artırmasa bile, bankalara yolladığı talimatlar ile piyasada oluşan TL mevduat faizini yukarı çıkarmaya ve KKM’deki tasfiyeyi bu yolla devam ettirmeye çalışacak.